"Rahmân" ve Rahmetinin Yansıması "Merhamet"
Sonsuz lütuf ve keremi ile âlemleri yaratan Allah-u Teala, Rahmândır. Sırf kendisine mahsus olan rahman ismi ve sıfatı, başka hiçbir varlık için kullanılmamıştır. Rahmân, kelime anlamı olarak bakıldığında şefkat ve merhamet sahibi anlamlarına gelmektedir. Dini literatürde ise sonsuz lütuf ve merhamet sahibi olan Yüce Yaratıcının, yarattığı tüm varlıkları hiçbir ayrım gözetmeksizin rızıklandırmasıdır ve onlara şefkatle muamele etmesidir. Bu öyle bir isim ki Allah (c.c.) kullarına, mümin-kâfir ayrımı yapmadan her birine acıyıp onlardan rahmetini, merhametini eksik etmeden, onları en güzel şekilde rızıklandırandır. Bu, Allah’ın en büyük sıfatlarından ve esma-i hüsnasından bir isimdir.
En ufak bir öfke anında bile insan, muhatabına karşı olan merhametini, şefkatini ve anlayışlı olma hâlini kaybedebilirken Allah, kainattaki tüm varlıklara her daim mevcut olan merhametini gösterebilmektedir. İşte bu sebepten rahman isminin sadece Allah-u Teala’ya mahsus olduğunu bu basit örnekten bile anlayabiliriz. Rahmân, rahmetiyle muamele ederken buna mazhar olan varlığın hak etmesine, lâyık olmasına bakmaz. Bu sıfatın tecellisi yağmur gibi her şeyin ve herkesin üzerine yağar, güneş gibi her şeyi, herkesi ısıtır ve aydınlatır.
Er-rahmanü’r-râhim” (merhamet edenlerin en merhametlisi) şeklinde Yüce Kur’an’da zikredilen bu kavramla, sonsuz ihsân ve ikrâmını tüm mahlûkatın üzerine yağdıran Allah’ın yüceliğini bir kere daha idrak etmekte ve rahmeti sonucu verdiği dört bir yanımızdaki nimetleri hissetmekteyiz.
Âlimlerin yaygın kanaatine göre Rahmân ism-i şerîfi Allah-u Teala’nın mahlukâtı dünya hayatında rızıklandırmasına delâlet eder. Önceki paragrafta belirtildiği üzere rahmân ismi ve sıfatı, âlemdeki müminlerin, kâfirlerin ve kısacası tüm mahlukatın üzerinde, Yaratıcının merhametiyle nimetlendirmesini ifade eder. Rahmet, Rahmân’ın tüm kullarına merhameti olarak yansımaktadır. Ebû Hüreyre’nin işittiğine göre, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah, rahmeti yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça (rahmet) sayesinde bütün mahlûklar birbirlerine merhametli davranırlar. [Buhârî, Edeb,19] Hadis-i şerifte geçtiği üzere yeryüzündeki insanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer tüm varlıklar merhamet ile birbirlerine muamelede bulunmaktadırlar. Hatta bu durum bir başka hadiste “Yeryüzündekilere merhamet edin ki, Allah da size merhamet etsin.” şeklinde durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. [Ebû Dâvûd, Edeb, 58] Daima yeryüzündeki varlıklara merhamet göstermeli ki karşılığında hem varlıkların hem de Rahmân’ın merhametini bulmalı. Örneğin bir çiçeği sevmeli, ona ilgi gösterip, mecbur kalmadıkça koparmamalı ki o da kokusu ile insanları mest edip, ruhlarını dinlendirsin. Bir ağaca en güzel şekilde bakmalı ki o da gölgesi ise insanoğlunu serinletsin ve meyveleri ile damakları şenlendirsin. Bir insana merhamet ile muamele etmeyi hayatında şiar edinmeli ki karşılığında sevgi ve şefkati ile kişinin her daim yüreğini huzura erdirsin.
Allah’ın insanların kalbine koymuş olduğu merhamet duygusunu yerli yerinde ve lâyıkıyla kullanmak, Allah’ın rahmetine lâyık olmaya sebebiyet vermektedir. Bu bir hak ediş meselesidir. Nitekim Peygamber (s.a.s) torunlarını öpüp sevdiği esnada bir adam yanına gelerek Rasûlullâh’a şöyle hitap eder: “Benim on çocuğum var fakat bu zamana kadar hiçbirini öpmüş değilim.” Bunun üzerine âlemlere rahmet Peygamber Efendimiz: “Allah, senin kalbinden merhameti çekip almışsa ben senin için ne yapabilirim ki!” buyurmuştur. [Buhârî, Edeb, 18] Buradan da anlıyoruz ki, çevreye yansıtılmadığı anda merhamet duygusu, insanın kalbinde zamanla azalmakta hatta yok olmaya yüz tutmaktadır.
Kur’ân-ı Kerime yine dönüp baktığımızda En’âm sûresinde “O, kullarına rahmetiyle muameleyi kendine ilke edinmiştir.” [En’âm 6/12] buyrularak Allah’ın sonsuz ve sınırsız merhametinin kainatı nasıl kapladığına şahit olmaktayız. Nitekim Rahmân olan Allah’a iman eden Müslümanın da merhamet meziyetiyle süslenmesinin gerekliliğine örnek oluşturmaktadır. Son olarak Hz. Musa’nın da zikrettiği üzere “Rabbim! …Bizi rahmetine eriştir...” [A'râf 7/151] duası merhametli olmanın ve devamında rahmeti hak etmenin talebi ile Rahmân’ın rahmetinin kapısını açan kilit dualardan biri olmakta ve insana nasıl dua etmesi gerektiğini öğretmektedir.
Can taşıyan her varlığa şefkat ve muhabbet nazarıyla bakmak merhametin tezahürüdür.
YanıtlaSil