"Namazla Ol"mak
İnsanoğlu fıtratı gereği yüce bir varlığa inanmak ve ona kulluk etmek ihtiyacı duymaktadır. İslam dini de diğer batıl dinlere kıyasla insanı alçaltmanın aksine onu yüksek bir makama ulaştırmakta, onun şanını yüceltmekte ve insana nasıl değerli bir varlık olduğunu hatırlatmaktadır. Bunu hissetmesi için de insanlara derin manalar taşıyan ibadetleri emretmektedir. Genel olarak ibadetler ise insanın duygu ve düşüncelerini ifade etmenin sembolik bir ifadesidir. İbadetin gereğini yerine getirme şuuru yani kulluk ise insanı günah işlemekten alıkoymak, Allah'ın kulundan razı olmayacağından endişe duymaktır. İbadetlerin baş tacı namaz, Allah-u Teala’yı ululama ve itaattir. Allah'ın isim ve sıfatlarının farkında olarak onu en güzel isimleri ve kelamı ile anarak ona boyun eğmektir. Namaz, her tekbir alışımızda dünyayı elimizin tersiyle itmektir mesela. Ve yine namaz seccadeyi sırat olarak görmektir. Ellerimizi birbirine kavuşturarak "Huzuruna boynu bükük günahlarımdan pişman olarak geldim Ey Allah'ım" demektir. Kıyâma durulduğunda Allah'ın kulunu işittiğinin bilincinde olmak ve her secdeye kapanışta O'nu, yüce isimleri ile tesbih etmek/layıkıyla anmaktır.
Namaz, dinin direği, Peygamberimizin gözünün nurudur. Kulun, Allah'ın varlığını her zerresinde hissettiği zaman dilimidir. İslam'ın beş şartından biri olmasının yanı sıra müminin konumlandırıldığı en güzel seviye yani miraçtır. Dünya meşgalesine daldığımız için bunun farkında değiliz gibi gözüküyor. Halbuki namaz, insanın ruhen ve bedenen sıhhatli olmasını sağlamaktadır. Bu sıhhati hissetmek için ise namazda odaklanmak gerekmektedir. Bu da huşû kavramını az çok tanımak ve bilmekten geçiyor. Dikkati toplamak yani odaklanmak dediğimiz şey aslında huşudur. Huşû ise tevazudur, ihtiramdır, korkudur ve yüce bir varlığın huzurunda acziyetini kabul edip boyun eğmektir. Bu kadar anlamın bu bir kelimede toplanması sizi şaşırtabilir belki ama bu kelime, özü itibariyle bu kavramların tamamını bünyesinde barındırmaktadır.
Namaz, içindeki ve dışındaki şartları ile insanı hem ruhen hemde bedenen temizlemede büyük bir unsurdur. İnsanı nefsani arzulardan, sorumsuzluktan muhafazadır. Bireysel olarak eda edildiğinde motivasyon, cemaat halinde eda edildiğinde ise toplumsal bilincin, birlik-beraberlik ve sosyal dayanışma şuurunun üst düzeyde olmasıdır. Çağın aşırı ferdileştirdiği insan olgusunu yıkıp, onu topluma kazandırmakta, insanî ilişkilerini kuvvetlendirmekte ve sosyal çevresini geliştirip ona yeni heyecanlar kazandırmaktadır. Namaz, insanın kendisiyle, toplumla ve Allah’la ilişkisinin canlı olmasını, iç disiplinini sağlamasını ve her ilişkisinde nasıl tavır sergilemesi gerektiğini insana kazandırmaktadır. Öyle ki insan insana saygı duyarsa sağlıklı bir ilişkisi olur, insan topluma saygı duyarsa birlik beraberlik olur ve son olarak insan Allah’a saygı duyarsa şanı yücelir ve gerçek bi halîfe olur. Nasıl ki kul her işi ve her ibadetinde Allah’a saygı duyarsa, Allah da kulunu dünya ve ahirette saygı duyacağı makamlara getirir. İnsan, Rab ile olan ilişkisini dikkate aldığında dareynin nimetleri işte o vakit önüne serilir.
Cahit Zarifoğlu’ndan bir not: “Namazda iken, namazda olun!”
Nun Kalemi
Elinize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş. Namazı çok güzel anlatmışsınız.👏👏👏
YanıtlaSilTeşekkür ederim güzel yorumunuz için Nazlı Hanım 💐
YanıtlaSil